Haberler

Bizden Koparılanlar

Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası

16.5.2012

(Zaphaber.com)

12 Eylül darbe sonrası ve 1990'lı yıllarda bölgede meydana gelen faili meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar aradan geçen on yıllara rağmen hala aydınlatılmadı. 17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası bu yıl da binlerce kayıp yakınının yakınlarını araması ile geçecek.

Şubat 2011'de Cumartesi Anneleri'nin yıllardır süren eylemlerine yanıt vermek iddiasıyla başta Tolga Baykal Ceylan ve Cemil Kırbayır'ı bulmak için TBMM Meclis İnsan Hakları Komisyonu, gözaltındaki kapıları araştırmak için komisyon kurdu. Ancak ne Ceylan'ın annesi Kadriye Ceylan oğluna kavuştu ne de 103 yaşındaki Berfo Kırbayır oğlu Cemil'in mezarına kavuşabildi. Gözaltında kayıplara karşı Türkiye'de ve uluslararası alanda çok sayıda kampanyalar yürütüldü ve mücadeleler verildi.

Kayıplara Karşı Uluslararası Komite International Committee Against Disappearances'ı (ICAD)'ı oluşturuldu. Örgütlü mücadelenin başlangıç yeri Latin Amerika oldu. Arjantin'deki "Plaza de Mayo Anneleri"nin mücadelesi birçok ülkeye örnek oldu. Türkiye'de de, 1995'de gözaltına alındıktan sonra kimsesizler mezarlığına gömüldüğü öğrenilen Hasan Ocak için, arkadaşları ve ailesi tarafından yürütülen "Hasan Ocak Kampanyası", sürekliliği sağlanmış örgütlü kayıplar mücadelesinin başlangıcı kabul edildi.

90'ların kayıpları için YAKAY-DER kuruldu

Kayıpların akıbetini sormak için etkin şekilde çalışma yürüten kurumlardan biri de 2001'de 1990'lı yılların mağdurları tarafından Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (YAKAY-DER) oldu. Temel amaç olarak 1990'lı yılların aydınlatılmasını hedef seçen kayıp yakınları, bütün zorluklara rağmen mücadelelerini verdi. Tek ortak noktaları kayıp yakınları olan Pervin Buldan, Hanım Tosun, Velat Demir, Tomris Özden, Zübeyde Tepe, Hasan Karakoç ve Şehmuz Ekinci tarafından kurulan YAKAY-DER, 11 yıllık süre zarfında birçok kayıp yakınına ulaştı.

Hükümet yetkileri hakkında suç duyurusunda bulunuldu

Derneği kuranların da kayıp yakını olması beraberinde yakının kaybedenlerle ortak dilin oluşturulmasını kolaylaştırdı. Hukuki mücadele vererek faillerin yargılanması için çalışmalarına her yıl artırarak devam ettiren dernek yöneticileri, ulaştıkları kayıp yakınlarının hikayelerini belgeleyip dokümantasyon çalışması yapmaya devam ediyor. Diyarbakır, Batman, Mardin ve İstanbul olmak üzere dört pilot bölgede kayıp yakınlarına ulaşmaya çalışan dernek çalışanları tarafından hazırlanan dokümantasyon çalışması "Sımsıcaktı Elleri" ismiyle 2 ciltlik kitaba dönüştürüldü.

2002 yılında 1990'lı yıllardaki kayıplara ilişkin dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, dönemin Başbakanı Tansu Çiller, eski İşçileri Bakanı İsmet Sezgin, emekli orgenerallerden Necati Özgen, Adnan Doğu, Teoman Koman, emekli korgenerallerden Hasan Kundakçı ve Atilla Kıyat, eski Emniyet Genel müdürlerinden Kemal Çelik ile Saffet Arıkan Bedük, dönemin OHAL valileri Hayri Kozakçıoğlu ve Ünal Erkan ve Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusundan sonra İstanbul savcılığı derneğin 7 kurucu üyesi hakkında soruşturma başlattı bu soruşturma sonucunda dernek üyeleri beraat etti.

Kayıplar uluslararası alana taşındı

2008 yılına gelindiğinde dernek uluslararası çalışma yürüten Zorla Kaybettirmelere Karşı Avrupa-Akdeniz Federasyonu (FEMED) üyesi olarak çalışmalarını uluslararası alana taşıdı. 2009 yılında ise FEMED, İnsan Hakları Derneği ve Barış Anneleri ile birlikte, Kayıp Aileleri Üçüncü Avrupa-Akdeniz Buluşması'nı düzenledi. Gerçekleştirilen buluşma sonrasında açıklanan sonuç bildirgesinde, devletlere kayıp yakınlarından özür dilemesi çağrısı yapıldı. YAKAY-DER'in amaçları ve çalışmaları doğrultusunda Türkiye ile ilgili olarak "Kürt illerindeki toplu mezarlarda bulunan cesetlerin toprak altından çıkartılması ve kimliklerinin saptanmasına yönelik olarak derhal bağımsız bir program başlatılması ve kayıp ailelerinin ve cesetlerin genetik bilgilerini içeren merkezi bir veri tabanı kurulması" gerektiği vurgulanmıştı. Dernek üyeleri, 2008 yılında başlayan ve çok sayıda generalin yargılandığı Ergenekon davasına da müdahil olma talebinde bulundu. 2010 yılında emekli Koramiral Atilla Kıyat'ın "Faili meçhuller devlet politikasıydı" itirafından sonra dernek üyeleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na faili meçhuller ve gözaltında kayıplarla ilgili sorumluların yargılanması talebiyle suç duyurusunda bulundu.

'Tüm kayıp yakınlarına ulaşmaya çalıştık'

Derneğin kurucu üyelerinden olan Velat Demir, Türk, Kürt, Arap, Laz, Süryani ve Ezidî gibi 1990'lı yılların mağduru olan bütün kesimlere ulaşmaya çalıştıklarını, mücadelelerinin çok kez engellenmeye çalıştığını söyledi. Kayıp yakınlarının hassaslığı nedeniyle iletişim kurmakta çoğu zaman güçlük çektiklerini belirten Demir, "Aradan yıllar geçmesine rağmen insanlar korkuyorlar. 90'lı yıllarda o kadar vahşet görmüşler ki aradan yıllar geçmesine hala o günlerin etkisi üzerlerinde var" diye konuştu.

'Tehditlere rağmen ölümüne çalışıyorduk'

12 Ağustos 1995'te PKK ile girilen bir çatışmada vurularak yaşamını kaybettiği iddia edilen, ancak eşinin ölümünü kuşkulu bulan ve o günden beri eşinin ölümünün gerçek sebebinin ortaya çıkması için mücadele veren Albay Rıdvan Özden'in eşi Tomris Özden de, YAKAY-DER'in kurucuları arasında yer alıyor. Tomris Özden, derneği evlerinden getirdikleri eşyalarla ve aidatlarla kurduklarını anlatıyor. Sürekli tehdit altında yaşadıklarını, maddi sorunlarına rağmen kayıplarının yakınlarını bulmaya kendilerini adadıklarını belirten Özden, "Hiçbir şeyden korkmuyorduk. Ölümüne çalışıyorduk. O kadar çok kayıp, ölüm vardı ki. Aileniz, komşularınız sizi dışlıyor. Herkes üzerinize geliyor. Bunların hepsine göğüs gererek, her şeyi bir kenara atıp çalıştığımız bir süreçti. Bir şeyleri düzeltebileceğimiz düşünüyorduk. Bugün buraya gelindi. En azından Kürt sorunu tartışmaya açıldı. Benim ailemde bile 'gerçekten bu insanlar haklı mı' diye sorunlar oldu" diye aktardı.

'Fali meçhuller sistemin faili meçhulleridir'

Tırnaklarıyla kaza kaza eşinin ölümünü çözümleme aşamasına geldiğini ancak bilgi kirliliği yaratılmaya çalışıldığına dikkat çeken Özden, "Ali öldürdü. PKK öldürdü. İtirafçı öldürdü. Faili meçhuller PKK'nın onun bunu olmaz. Bu faili meçhuller sistemin faili meçhulleridir" dedi.

Meclis'teki komisyonların da acı yaşayanların da tek başına bu sorunu çözemeyeceğini belirten Özden, bağımsız platformlar kurularak, çalıştaylar düzenlenmesi, raporlar hazırlanması gerektiğini söyledi. Masaya oturmadan bu sorunun çözülmeyeceğini ifade eden Özden, "Eşimin katilleri bulunacak mı? Bulunsa da ceza alacaklar mı? Ceza alsalar da bir daha yaşanmayacağına dair devletin garanti vermesi gerekiyor" diye konuştu.