(DİHA)
Kayıp aileleri ile ilgili çalışma yapmanın yanı sıra karşılıklı bilgi ve tecrübe edinmek için Türkiye'ye gelen Valencia Politeknik Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Pascual Moreno Torregrosa, "Kürtler kayıpların hesabını sorarken; haklarını da istemeyi ve bunun için mücadele vermeyi de unutmamalılar. Toplu mezarlar ile yüzleşemeyen ülkelerde demokrasi yarımdır, vicdanlar yaralıdır" diyor.
*Özellikle içinde bulunduğumuz süreç düşünüldüğünde Türkiye için çok önemli bir konu. Başta Kürtler olmak üzere 17 bini aşkın kayıp var Türkiye'de. Ve şu anda toplu mezarlar açılıyor, bu insanların hepsi değilse de bir kısmının akıbeti araştırılıyor ve bunlar demokratik güçlerin baskısı sonucu yapılıyor. Diğer taraftan Kürtler en doğal hakları olan ana dillerinin tanınması olayı bile hükümetin ve BDP dışında parlamento içinde olan siyasi partilerin tepkisini çekiyor. Sizse büyük ölçüde otonomi sorunu çözülmüş, ama geçmişle yüzleşmemiş bir İspanya'dan bahsediyorsunuz. Tersine bir gelişme gibi değil mi? Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
*Kürtler 17 bin kaybedilen insan sorununu bir tarafa bırakmaya hazır olduklarını söyledi. Yeter ki, demokratik hakları kullanabilsinler, yeter ki halk olarak Kürt halkı olarak tanınsınlar. Bunu bile söylediler, ama hala bir şey yapılmadı. İspanya'da ise söze dökülen böyle bir durum yok, ama geriye dönük bir hesap sorma da güçlü olarak hayata geçmemiş…
*Türkiye'de son üç yılda yoğunlaşan ciddi bir tabiri caizse 'Kürt avı' var. Hükümet-devlet-yargı üçgeninde hazırlanan siyasi operasyonlarla ne kadar aktif ve Kürt sorununda varolan pratiği desteklemeyen politikacı, aktivist varsa cezaevlerine gönderildi. Tek gerekçe de PKK gibi düşünmek ya da PKK tarafından dile getirilen değerlendirmelerle siyasilerin değerlendirmelerinin çakışması. İspanya da böyle bir sürecin içinde sanırım. Evet. 1975-1978'den bu yana İspanya'daki büyük partiler Bask bölgesindeki siyasi seçenekleri hep ETA'yla bağdaştırmıştır, terörist demişlerdir, ETA'nın siyasi kanadı demişlerdir, silahlı eylemlerden sorumlu olduklarını, yasaklanmaları gerektiğini, seçimlere katılmamaları gerektiğini söylemişlerdir. Ve hakikaten Batasuna'yı kapattılar. Yani Madrid'deki büyük partiler bağımsızlık isteyen Bask partilerini hep ETA'yla ilişkilendiregelmişlerdir, yasaklanmalarını ve kurumlara girmelerine engel olmayı istemişlerdir.
Çünkü İspanya'da kasım ayında yapılan son genel seçimlerde Bask bölgesinin kaderini tayin hakkını ve özerkliğini savunan ve geçişi baştan beri kabul etmemiş olan siyasi görüş büyük bir başarı kazandı. Milli meclisteki 350 koltuktan 11 koltuğu kazandılar. Ulusal Bask partisinin şu ana kadar kazanmış olduğu koltuk sayısından yüksek bir rakam bu. Çok büyük bir başarı. Madrid'deki mecliste 11 koltukları var ve Bask bölgesindeki küçük köyleri ve kentleri de ellerinde tutuyorlar. Özerk Bask bölgesindeki Bask parlamentosunda ise çoğunluğa sahipler.
*İspanya'da ETA'nın varlığı tutuklamalarda gerekçe olmuş, sorun konuşulurken ETA eylemleri görüşmelere engel oldu mu?
Burada Türkiye ile ayrışıyoruz. İspanya'da Franco iktidardayken dahi, ETA bombalı eylemler yaparken, suikastlar düzenlerken dahi milli kimlik, kendi kaderini tayin hakkı, bağımsızlık mücadelesi konuları tartışılıyordu. Birkaç ay önce ETA silahlı mücadeleyi bıraktığını söyledi. Gerginlik azalmış olsa da milliyetçilik daha da güçlendi. Şimdi çatışma ortamı dindiğine göre, hak mücadeleleri için iyi bir ortam hazırlanmış oldu. İspanyollar artık azınlıkların bu işin peşini bırakıp bağımsızlık talep etmeyeceğini düşünüyordu. Halbuki farklı oldu. İnsanlar "Peki, artık ETA yok. O zaman Madrid'deki meclis bizim terörist olduğumuzu söyleyemeyecek. O halde gelin, daha evvel bizim ETA'lı olduğumuzu söyleyip rafa kaldırdığınız konuları şimdi masaya yatıralım" diyorlar. Yani rafa kaldırılmış olan pek çok farklı konu şu an ele alınıyor.