Haberler

Bizden Koparılanlar

Hakikate yüzleşerek ulaşılır.

27.11.2012

Velat DEMİR

 Özgür Gündem

Güncellenme : 26.11.2012 08:02

 Maşallah Ağırman, 50 yaşında Xalikan (Ardıçdalı) köyünde dünyaya geldi. Yetmişli yıllarda Tütenocak köyüne gelin olarak gitti ve Arıtürk soyadını aldı. Kürt siyasi hareketinin filizlenmesiyle birlikte ailesinin başına gelenleri bir o bilir, bir de Allah. Çünkü ailesinden bir değil, iki değil tam yedi can kurşuna dizilerek hunharca katledildi: Annesi Şefika, kardeşi Çetin, kuzeni Mele Ahmet, onun eşi Gülistan ve kuzeninin çocukları, Jiyan, Lokman, Mazhar! Evleri ateşe verildi, yakıldı. Bu acının adı anne, kardeş, amca ve yeğen acısıdır. Bu acının adı da gözleri de kör, kulakları sağır. Vicdanı, duygusu olmayanların insana ve insanlığa karşı uyguladıkları vahşettir. Bunu yaşatan ve buna göz yuman, görmezden gelip hesap sormayanlar da bu vahşettin ortaklarıdır elbet. Öyle acılar ve zulümler yaşatıldı ki aileye, Maşallah ananın bu acıyla nasıl başettiği, bugüne kadar nasıl dayandığı ve onu ayakta tutan sihirli gücün ne olduğunu anlamaya çalışmak ve analiz etmek hayli güç. Ailesinin başına gelenleri bugüne kadar hiç kimseyle paylaşmaması, içinde büyüterek saklanmasının ızdırabını varın siz düşünün. Geçmişte yaşanan hak ihlallerine ilişkin hakikatlerin ortaya çıkmasına, toplumsal hafızanın güçlenmesine ve bu ihlallerden etkilenenlerin adalete erişmesine katkı sağlayın. Bütün yaşananlara, kaybettiklerimize rağmen barış ve hoşgörüyü esas alarak acılarımızı ortaklaştırarak geleceğe umutla bakmak ve birlikte özgürce yaşamaktır isteğimiz Her şeye rağmen onu yaşatan, ayakta tutan ve güçlü bir yapıya sahip olmasını sağlayan, Kürt kadının inançlı ve cesaretli duruşu ve gelecek için hayat dolu bir yaşamı kurmaya çalışmasıdır. Onu yaşatan, barışa susamışlığıdır, acılarını ve özlemlerini yüreğinde saklayarak bu zamana kadar verdiği ayakta kalma mücadelesidir. Aslında ona reva görülen bu zulmü sadece o yaşamamıştır, Kürdistan coğrafyasında yaşayan neredeyse tüm Kürt ailelerinin başına bu ve buna benzer olaylar gelmiştir. JİTEM, kontrgerilla, Hizbullah ve korucuların Kürt kimliğinin uyanış süreciyle aynı dönemde devreye sokulması tesadüf değildir. Bu örgütlenme, bölgede, feodal yapının temel taşları olan ağa ve aşiretlere dayanarak etkisini kısa sürede gösterdi. Egemenler, Kürt ulusal mücadelesine sempati duyan halkı sindirmek ve mücadelesinden vazgeçirmek adına birçok taktiği uygulamaya koydu. Tam da böylesi bir zamanda bölgede, JİTEM ve Hizbullah’ın desteği ve kontrgerilla taktikleriyle eşgüdüm içinde koruculuk daha sistematik ve örgütlü olarak kullanılmaya başlandı. Zaten koruculuk, halkı bölme ve birbirine düşürme politikalarında kullanılan en önemli araçlardan biriydi. Bu anlamda, Kürt Ulusal Hareketi’nin gelişimi karşısında, JİTEM’in Kürtlerden oluşturduğu, paramiliter güçler olan korucuları, Hizbullah’ı öne sürerek halkı birbirine düşürmeye, birbirini kırmaya ve mücadeledeki etkisini bitirmeye çalıştı. Bu kirli politikalar Kürt halkının ulusal kimliğine sahip çıkmasını engelleyemedi. Fakat yine de geniş kesimler üzerinde etkisi oldu ve kısmen de başarı elde edildi. Fakat bu uygulamalar beraberinde birçok hukuksuzluğu da getirdi. Neticede bu tarz hukuk dışı yöntemlerle de halkın mücadelesi bittirilemedi. Mele Ahmet Ağırman Mele Ahmet Ağırman, 09.01.1957 tarihinde Siirt’in Baykan ilçesinde elli haneli ve o dönem okulu olmayan Xalikan (Ardıçdalı) köyünde doğdu. Küçük yaşta babasını kaybettiğinden annesi ve kardeşleriyle birlikte yaşıyordu. Daha on yaşındayken Havel Mahallesi’nde bulunan Hafit hocanın yanında feqî olarak okumaya başladı. Aynı yaşlardayken köyde nüfus sayımı esnasında ona karşı yapılan haksızlıkları ve hakaretleri kabullenmeyen Mele Ahmet Ağırman, daha o dönemde kendisini çevresindekilere, inancını, dilini ve kültürünü seven, sahiplenmeye çalışan bir Kürt bireyi olarak hissettirmişti. Aradan yıllar geçti, halkına hizmet etmek için Baykan’a yerleşti. Orada imam olarak görev yapmaya başladı. Doğduğu Xalikan (Ardıçdalı) köyüne de kendisine ait taksi ile cuma namazı kıldırmak için gider gelirdi. Mele Ahmet, bu gidişlerinden biri esnasında köyde muhtar olan ve aynı zamanda korucubaşı olan Kamil Akkurt, Baykan’a gidecekken, kendisinden bazı korucuları daha aracına alıp şehre bırakmasını isterler. Mele Ahmet Ağırman korucuları aracına almayacağını söyler. Hareket etmeden önce aracına korucuları almadığından dolayı köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Kâmil Akkurt, Mele Ahmet’e hakaret edip tehditler savurur. Bu tehditlerden on gün sonra, 23.05.1994 tarihinde, Siirt’in Baykan ilçesi Ardıçdalı köyüne akşam saat 24.00 civarında Mele Ahmet Ağırman’ın evine, gerilla kıyafeti giymiş ve kendilerini gerilla olarak tanıtan kişiler gelip kapının açılmasını isterler. Kapının açılması ile birlikte içerde bulunan herkesi tararlar. Ve bu tarama esnasında evde bulunan Mele Ahmet, eşi Gülistan, çocukları Mazhar, Lokman ve Jiyan hayatlarını kaybederler. Bu katliam gerçekleştirilmeden önce bunun planlandığı bellidir. Mele Ahmet’in evine yakın bir yerde bulunan okulda nöbet tutan ve kuş uçurtmayan korucular dahi oradan uzaklaştırılmış ve köyde bulunan bütün korucular saklanmıştı. Bu durum, katliamın planlı bir şekilde yapıldığına dair güçlü kanıtlar sunmaktadır. Gece saat 24.00 sıralarında köydeki bu ev taranıyor, evde bulunan bütün aile bireyleri öldürüldükten sonra içeride bulunan cenazelerle birlikte yakılıyor. Köyde on yıla yakın koruculuk yapan bu korucular nasıl olur da silah seslerini ve evin yakılışını duymazlar! Aynı grup, Mele Ahmet’e ait evi tarayıp katliamı gerçekleştikten sonra akrabası olan hafız ve iki gözü görmeyen Çetin Ağırman’ın evine gider ve onlardan kapıyı açmalarını isterler. Çetin, kimsiniz diye sorar: Gerilla kıyafeti giyen kişiler, “bizler gerillayız” diyorlar. Çetin de onların korucu veye devlet güçlerinden kişiler olduklarını anlamış ki onlara, “ben hafızım ve göremiyorum, zaten babam da ayaklarından özürlü yürüyemez vaziyette, ne size ne de devlete koruculuk yapmak için uygun değilim” der. Kapıyı açmak mecburiyetinde kalan Çetin, kapının açılmasıyla birlikte yanında bulunan annesi Şefika Ağırman ile birlikte otomatik silahlarla taranır ve ev ateşe verilerek ikinci katliam da gerçekleştirilir. Dünyamız artık büyük bir köy, bu köyün bir köşesinde mazlum ve mağdur ettirilmiş bir ailemiz var. Bu aileyi bir an önce hatırlamak onların sesini ve çığlığını duymak insan olmanın gereğidir. Çünkü dilimiz, inancımız, rengimiz farklı da olsa gözyaşlarımızın rengi aynıdır. Geçmişte yaşanan hak ihlallerine ilişkin hakikatlerin ortaya çıkmasına, toplumsal hafızanın güçlenmesine ve bu ihlallerden etkilenenlerin adalete erişmesine katkı sağlayın. Bütün yaşananlara, kaybettiklerimize rağmen barış ve hoşgörüyü esas alarak acılarımızı ortaklaştırarak geleceğe umutla bakmak ve birlikte özgürce yaşamaktır isteğimiz. Her iki olayda yaşamını yitirenler:

Mele Ahmet Ağırman

Şefika Ağırman Çetin

 Ağırman Gülistan

Ağırman Jiyan

Ağırman Lokman

Ağırman Mazhar Ağırman