Haberler

Bizden Koparılanlar

Kahreden şu sessizliğe bir son verin

12.12.2013


 

Kahreden şu sessizliğe bir son verin

                                                 

                       Eduard  Tanrıverdi 1938-1994        Şükrü Tütüş 1939-1994              

 

 Velat Demir  

Güncellenme: 08.12.2013 07.36

Türkiye’de devletin hem Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce Osmanlı İmparatorluğu yöneticileri, özellikle de İttihat ve Terakki Partisi kadroları eliyle, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra ise başa gelen hükümetler ve ordu aracılığıyla uyguladığı en önemli zulüm pratiklerinin başında zorla kaybetmeler ve faili meçhul cinayetler gelir. Ancak zorla kaybetmelerle faili meçhul cinayetlerin sistematik bir hak ihlali olarak uygulanması süreci 1990’lı yıllarda Kürt savaşı sırasında olmuştur. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra özellikle Kürdistan’da Kürtler, Süryaniler başta olmak üzere, Ermeniler, Ezidiler, Keldani ve Mıhellemiler ile aslında yaşayan bütün halklar; Türkiye metropollerinde ise muhalif/sosyalist politika yapan insanlar faili meçhul cinayet ve zorla kaybetme stratejisiyle yok edilmiştir. Bu yöntemin bütün boyutlarıyla ve sistematik bir politika olarak uygulanması ise 1990-1996 arasında Kürt savaşı ekseninde Yukarı Mezopotamya ve Fırat’ın doğusunda gerçekleştirilmiştir. Katledilen Kürt yurtseverlerinin faillerinin her daim devlet korumasında olmasının yanı sıra gerçekleşen infazların hedefindekiler sadece Kürtler de olmamıştır.

Turabidin’de asırlardan beridir var olan ve Mezopotamya kültür mozaiğinin en kadim halklarından Süryaniler, sanatlarıyla bilindiler yüzyıllarca. Sanatın, toprağın ve her taşın üzerinde izler bırakan Süryanilere de zaman zaman farklı tarih ve farklı mekanlarda büyük zulüm ve zorluklar yaşatılmıştır. Süryaniler kendi topraklarından göçe zorlandılar ve şiddete maruz bırakılıp katledildiler. Süryaniler her ne kadar bu karanlık süreçten uzak kalmaya çalıştılarsa, bu karanlık dönemin acı faturasının hak etmedikleri ağır bedelini ödediler. Cehaletin cellatları namluyu onlara da doğrultarak Süryanileri bu karanlık yıllarda işlenen faili belli cinayetlerin hedefi haline getirdi.

Bölgede Süryanilere karşı zulüm politikası yürüten, özellikle 1987-1998 yılları arasında insanları domuz bağıyla öldüren, JİTEM’in kontrolündeki ‘Hizbullah’ örgütüydü. Örgütün militanlarına jandarma birliklerinde özellikle gece eğitim veriliyordu. JİTEM kurucusu olduğunu iddia eden ve halen Ergenekon dava dosyası kapsamında tutuklu bulunan Emekli Albay Arif  Doğan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Ocak 2011’de verdiği ifadesinde Hizbullah ve JİTEM’i kendisinin kurduğunu, 78 insanı bizzat kendisinin öldürdüğünü söylemiş ve Türkiye’nin karanlık ve hukuk dışı uygulamalarına ilişkin birçok beyanda bulunmuştur. O zaman soruyoruz: Failler belli, katiller nerede?

Bu dönemde hayatını kaybeden Süryanilerin sayısı net olmamakla birlikte 45’e yakındır. Sistematik cinayetlerin ilki, 3 Aralık 1991 tarihinde Fırat’ın doğusunda, İdil’de katledilen Mikail Bayro’yu (1939 - 1994) hedef almıştır. Hizbullah (İlimciler) örgütünün işlediği ilk cinayet budur. Üç yıl sonra, 24 Aralık 1994 tarihinde Süryanilerin bilinen ilk doktorlarından Eduard Tanrıverdi (1938- 1994), Midyat ilçesinde 56 yaşındayken ailesinin gözlerinin önünde muayenesine gelen kalaşnikoflu silahlı kişiler tarafından katledilmiştir. Her olayda olduğu gibi yine güvenlik görevlileri uzun süre olay yerine gelmemiş, daha sonra da olay ile ilgili soruşturma açılmamıştır. 2013 yılı itibariyle Tanrıverdi’nin katilleri halen serbesttir. Dönemin politik sorumluları; Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, Adalet Bakanı Firuz Çilingiroğlu, Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Jandarma Genel Komutanı Aydın İlter’dir. Bu kişiler, Türkiye halklarına karşı siyaseten ve vicdanen, söz konusu cinayetlerin gün ışığına çıkarılarak faillerin ve tüm sorumluların en ağır cezaya çarptırılmasını sağlamaktan sorumludur.

Talebimiz ve mücadelemiz, faillerin de adlarının konması içindir. Halkanın en ucuna kadar bütün faillerin adı olmalıdır ki bu korkunç olaylar bir daha asla yaşanmasın, Eduardlar, Mikailler, Hrantlar öldürülmesin, çocuklarımız hayatı barışla tanıyabilsin...

*YAKAY-DER Yön. Kur. Başkanı