Akıbeti: Yargısız İnfaz (Özel Harekat Polisi)
Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde 21 Kasım 2004 tarihinde Dicle İlköğretim Okulu 5-C sınıfı öğrencisi 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ile babası Ahmet Kaymaz ayaklarında terlikleri ile kamyonlarına battaniye ve yastık taşımak için çıktıkları evlerinin önünde devlet güçleri tarafından katledildiler. 12 yaşındaki Uğur Kaymaz'ın vücuduna 13 kurşun, babasının vücuduna da 8 kurşun isabet ettiği ortaya çıktı. Kaymaz'ların evlerinin önünde öldürülmesinin ardından Mardin Valiliği, "Karakol basan 2 terörist çatışmada öldürüldü" dedi. Valiliğin açıklaması daha sonra gafın fark edilmesiyle "Dur ihtarına uymayan 2 terörist öldürüldü" şeklinde değiştirildi. Olaydan sonra Mardin Emniyet Müdür Yardımcısı Kemal Dönmez ve dört özel harekat polisi açığa alındı. Ancak, daha davanın ilk duruşması bile gerçekleşmeden polisler görevlerine iade edildi. Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı'nın fezlekesi üzerine 27 Aralık'ta Mardin Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Caymaz, Uğur ve babasının yaşamını yitirdiği operasyona katılan özel tim görevlisi polis memurları M.K., Y.A., S.A.T. ve S.A. hakkında "Yetkilerini aşarak, faili belli olmayacak şekilde adam öldürme" suçundan dava açtı. "13 Kurşun" davasının ilk duruşması 25 Şubat 2005 tarihinde Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. İlk duruşmada polislerin tutuklanma talebi reddedilirken, birçok dava gibi Kaymazların davası da "güvenlik gerekçesi" ile Eskişehir’e alındı. Böylece bugüne kadar bu tür davalarda hiçbir saldırı olayının yaşanmadığı davada Sanık polislerin 'güvenliği' alındı. Ancak başta Kaymaz ailesi olmak üzere davayı takip eden avukatlar ve çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcisi ırkçıların saldırısına uğradı, gözaltına alındı. Buna rağmen duruşmalar takip edilmeye devam edildi. 19 Nisan 2007 tarihinde görülen son duruşmada ise dava sanık polisler hakkında verilen beraat kararıyla sonuçlandı. Mahkeme dört polise dava açılan davada skandal bir karara imza atarak, "polislerin meşru müdafaada bulunduğuna" kanaatiyle beraatine karar verdi. Kararın temyiz incelemesi de Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nde yapıldı. Daire, yerel mahkemenin kararını oybirliğiyle onadı. Kaymaz ailesi, iç hukuk yolları tükenince 2009 yılında AİHM'e başvurdu. Davayı kabul eden AİHM 2. Dairesi, Türkiye'den istediği savunmada, "Uğur ve babasının öldürülmesinin son çare olup olmadığını, orantılı bir güç kullanıp kullanılmadığını" sordu. 9 sayfalık raporda şu sorulara yanıt istenmişti: - Davacıların yakınlarının, sözleşmenin 2. maddesiyle garanti edilen, yaşam hakkına tecavüz edilmiş midir? - Sözleşmenin 2. maddesinin 2. paragrafında sayılan amaçların gerçekleştirilmesinde orantılı güce başvurulmuş mudur? (AİHM'nin yazısında işaret edilen 2. maddenin 2. fıkrasına göre, güvenlik güçlerinin şiddet kullanabilmesi için ‘bir kişinin yasadışı şiddete karşı korunması’, ‘hakkında yakalama kararı veya tutuklama kararı olduğu halde kaçıyor olması’ ve ‘ayaklanma ve isyan çıkmış olması’ şartları gerekiyor.) - Özellikle, ateşli silahlara başvurmayı düzenleyen, olay tarihinde yürürlükte olan mevzuat, sözleşmenin 2. maddesindeki zorunlulukları ve devletin yaşam hakkını koruma taahhüdünü karşılamakta mıdır? - Polis ve jandarma tarafından yürütülen ve davacıların yakınlarının ölümüyle sonuçlanan operasyonların, ilgililerin hayatlarıyla ilgili risklerin mümkün olduğu kadar azaltılması için, ölümlerine engel olacak bütün tedbirler alınmış mıdır? - Devlet görevlileri öldürücü güce son çare olarak mı başvurmuşlardır? - Şüphelileri durdurmak amacıyla daha az radikal metotlara başvurulabilir miydi? -Yurtiçinde yürütülen tahkikat, sözleşmenin 2. maddesinin gereklerini karşılıyor mu? Türk devleti ise verdiği savunmada, ilk ateşi baba Kaymaz ve 12 yaşındaki Uğur’un açtığını ileri sürerek, “Ahmet Kaymaz 5, Uğur Kaymaz 8 kez ateş etti" denildi. Polisin "Teslim olun" çağrısına Ahmet ve Uğur Kaymaz'ın ateşle karşılık verdiklerini polislerin de hızlı davranmak zorunda kaldıklarının anlatıldığı savunmada, bu koşullarda "polislerin kendi hayatları tehlikede olduğundan başka türlü davranma şanslarının olmadığı" öne sürülmüştü. AİHM, 25.02.2014 günü verdiği karar ile Türkiye’nin cevaplarını dürüst cevaplar vermediğine de hükmetmiş oldu. AİHM, Makbule Kaymaz’a 65 bin Avro maddi, 50 bin Avro manevi tazminat; Emine Kaymaz’a 5 bin Avro maddi, 15 bin Avro manevi tazminat ve Reşat Kaymaz’a 5 bin Avro manevi tazminat ödemesine karar verdi. AİHM, Uğur ve Ahmet Kaymaz’ın hayatını kaybettiği operasyonun riskleri minimuma indirecek biçimde planlanmadığına ve öldürücü güç kullanımının gerekli olmadığına, dolayısıyla yaşama hakkını düzenleyen 2. Maddenin ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, 24 saat izlendiği söylenen Kaymaz ailesinin evinde şüpheli bir aktivite tespit edilmediğinin kayıtlara geçtiğini, ayrıca polislerin olay yerine 16.30’da vardığı belirtilirken, 16.00-16.30 arasında yaşananlarla ilgili dosyada hiçbir detay bulunmadığını hatırlattı. Dosyadan teröristlerin Kaymaz ailesinin evinde saklandığına dair bir sonuç çıkmadığını ve herhangi bir terör eylemi girişiminin planlandığına dair bir gösterge olmadığını ifade etti. AİHM'in bugün yayınlanan 120 bin vuruşluk kararında, yerel mahkemenin Makbule Kaymaz’ın ifadelerini dikkate almayarak, yasadışı bir infaz tezini tamamen bertaraf ettiğini söylendi. “Tüm bunların ışığında, AİHM güvenlik güçlerinin can kaybı riskini en alt düzeye indirecek ihtiyatı gösterdiğine ikna olmamıştır” denildi. Öldürücü güç kullanımı konusu değerlendiren AİHM, yerel mahkemenin sadece şüphelilerin ifadelerinden yola çıkarak olay kurgusunu hazırladığını, şüphelilerin ifadelerinin 10 günlük bir gecikmeyle alınmasının otoritelerin gerekli özenle davranmadığını ortaya koyduğunu söyledi. Ayrıca şüphelilerin ifadelerini değiştirerek, olay günü yaşananlarla ilgili iki farklı hikaye anlattığını ancak bu iki versiyonun da mermi kovanlarının konumuyla uyuşmadığını da belirtti. “Biri 13 yaşında, iki kişinin öldüğü bir olayda, ulusal otoritelerin şüpheli polislerin boşluklar ve tutarsızlıklar içeren beyanlarını doğrudan kabul etmeden önce farklı olasılıkları da değerlendirmesi gerekirdi” dedi. Kaymaz ailesinin avukatları, AİHM'e sundukları başvuruda şu noktalara dikkat çekti: Dava dosyası ve şüphelilerin ifadesine göre, Ahmet Kaymaz ve Uğur Kaymaz’ın yaşadığı ev olaydan önce 24 saat gözetim altındaydı. Giriş – çıkışlar kontrol ediliyordu ve evin izlenmesi operasyonun gerçekleştiği ana kadar sürdü. Dolayısıyla, şüphelilerin öldürülenlerle aniden karşılaştıkları iddiası gerçekçi değil. Duruşma ortada silahlı bir çatışma olduğunu kabulüyle yapılmış olsa bile, maktullerin pozisyonları ve olay sırasında terlikleriyle olmaları, bu tezi temelden sarsıyor. Olayın 6 metrekarelik bir alanda yaşanmış olması, kamyonda hiç mermi izi bulunmaması, bulunan mermi kovanlarının konumu bir çatışma yaşanmadığını ortaya koyuyor: - Şüpheli M.K. yedi mermi kullandığını beyan ediyor, olay yerinden M.K.’ye ait silahtan iki kovan toplanıyor. - Şüpheli S.A.T. çatışma sırasında defalarca kez ateş ettiğini beyan ediyor ancak olay yerinden ona ait hiçbir kovan toplanmıyor. - Kimliği açıklanmayan diğer bir polis altı kere ateş ettiğini beyan ediyor ancak hiç kovan bulunmuyor. Bilirkişi raporlarıyla şüphelilerin ifadeleri karşılaştırıldığında, şüphelilerin delilleri kararttığı görülüyor. Şüpheli Y.A. ifadesinde, iki kişiyle karşılaştığını, hemen kendini yere attığını, çatışma boyunca kamyonun önünde olduğunu söylüyor. Ancak delillere göre, Y.A.’nın silahından çıkan bir mermi kovanı Kaymaz ailesinin evinin önünde bulunuyor. Bu, şüphelinin doğruyu söylemediğini gösteriyor. Türk devleti tarafından katledilen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın annesi AİHM tarafından Türkiye'nin 140 bin Euro maddi ve manevi tazminata mahkûm edilmesini değerlendirdi. Anne Kaymaz “ben parayı ne yapayım. Tek isteğim faillerin cezalandırılması" dedi. Yapılan infazın halk tarafından hiçbir zaman kabul edilmediğini ve mahkum edildiğini söyleyen Reşat Kaymaz, "AİHM bu kararı vererek Türkiye'yi suçlu görmüş ve onun bu topraklarda yapmış olduğu cinayetlerden dolayı sorumlu tutmuştur. Ama umarım bu kararla beraber artık bu topraklarda bunlar yaşanmaz ve başka Uğur'lar babalar bu şekilde katledilmez" dedi. Avukatları Uğur Kaymaz davasında yeniden yargılama için çalışma başlatabileceklerini söyledi.